banner2
Öne Çıkanlar Balıklıgöl Urfa Haber büyükşehir Erdoğan Başbakan

30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilip 13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması hakkında değerlendirmelerde bulunan Tarihçi Kenan Çelik, eğitim sisteminde tasavvufi düşüncenin egemen olduğu tekkelerin sosyal ve siyasal tarih açısından büyük bir önem arz ettiğini dile getirdi.

Tekkelerin İslami irşat kurumları olarak teşekkül edildiğini söyleyen Çelik, “Tekkeler, sanıldığı gibi sosyal ve siyasal sorunlara ilgisiz kalıp,  sadece ahlaki eğitim ile meşgul olan kurumlar olmamıştır. Tekkeler bulundukları yerlerde İslami eğitim ve irşat faaliyetlerinin yanı sıra sosyal sorunların çözümünde de rol oynamış, eğitimden sanata, sağlık alanından ticarete birçok alanda önemli bir işlev görmüş,  toplumsal huzur ve barışın teminatı olmuşlardır. Özellikle Anadolu’nun İslamlaşmasında tekke ve zaviyelerin büyük bir katkısı olmuş, ayrıca fethedilen yerlerde uzun süreli kalıcılığı sağlayarak adeta bir harç görevi görmüştür. Osmanlı’nın kuruluş döneminde, sahip olduğu gaza ve cihat anlayışını besleyen en önemli damar tekke ve zaviyeler olmuştur.” dedi.

“Kurumsallaşmayan inançlar kısa süre içinde tahrifata uğramış veya günümüze gelememişlerdir”

Tarihte inançları tahrif olmaktan koruyarak ayakta tutan ana etkenin, inanç sisteminin kurumsallaşması olduğunu belirten Çelik, “ Kurumsallaşmayan inançlar kısa süre içinde tahrifata uğramış veya günümüze gelememişlerdir. Bunun en iyi örneklerinden biri Hristiyanlıktır. Erken dönemde kurumsallaşamayan Hristiyanlık kısa süre içinde büyük bir tahrifata uğramıştır. Birkaç asırlık gecikmeyle, egemenlerin elinde kurumsallaşmak Hristiyanlığa en büyük darbeyi indirmiştir. Tabi burada önemli olan bir diğer husus ise yanlış ve aşırı kurumsallaşmanın da aynı şekilde tahrifata yol açtığıdır. Yanlış ve aşırı bir kurumsallaşma ile mana yönünü yitiren ve adeta materyalistleşen Musevilik (Yahudilik!) ise bunun en çarpıcı örneğidir. Kendi öğretilerini, ilk günkü özelliklerini muhafaza ederek kurumsallaştıran ve onları kalıcı bir yapıta dönüştüren inançlar uzun ömürlü olmuştur. Zira bir inancı uzun süre ayakta tutmak için, tek başına insanların hafızaları yeterli değildir. Bu nedenle inanç sistemini sonraki nesillere taşıyarak sürekliliği ve canlılığı koruyacak olan kurumlar /yani kurumsallaşmadır.” ifadelerini kullandı.

“Tekkeler, sarayların emrinde değil, çoğu zaman karşısında olmuştur”

Anadolu halkının, tarikat ve tekke merkezli gelişen ve yayılan bir İslami hareketle hayat bulduğunu söyleyen Çelik, “ Söz konusu İslami kurumlar, Anadolu halkının İslamlaşmasında etkili olduğu gibi sonrasında da devamlılığı sağlamıştır.  Bununla birlikte tarihte bilinenin aksine tekkeler, sarayların emrinde değil, çoğu zaman karşısında olmuştur. Saray mollaları daha çok medrese kökenli olurken;  tekkeler ise haktan saptığı zaman sarayların, saray erbabı ve saray mollalarının karşısında durmuştur. Tekkeler ve şeyhler kıyam ruhunu sürekli diri tutmuş, sosyal ve siyasal alandaki sorunlarla yakından ilgilenmiş; zaman zaman da başkaldırarak kıyam meşalesini tutuşturmuşlardır.” diye konuştu.

“İslami öğretileri pratikleriyle destekleyecek kurumlara şiddetle ihtiyaç vardır”

Medrese ve tekkelerin Müslüman halkı inanç noktasında besleyen, devamlılığı ve canlılığı sağlayan önemli İslami eğitim ve irşat kurumları olduğuna vurgu yapan Çelik şöyle devam etti:

“Bu nedenle halkın inancını hedef alan laik rejim, öncelikle inancı besleyen, canlı tutan ve devamlılığı sağlayan bu kurumları ortadan kaldırmıştır. Bu bağlamda Tekke ve zaviyeler 30 Kasım 1925’te laik rejim tarafından kaldırılmıştır. Toplumun inanç merkezli ihyası için, İslami öğretileri pratikleriyle destekleyecek kurumlara şiddetle ihtiyaç vardır. Bu bağlamda toplumsal huzur ve barışında teminatı olan bu kurumlar yeniden açılmalı ve ihya edilmelidir.” (M. Hüseyin Temel- İLKHA)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.