banner2
Öne Çıkanlar Balıklıgöl Urfa Haber büyükşehir Erdoğan Başbakan

Suriye'deki çocukların dramına tercüme olacak söz!

Röportaj: İshak Polat / Suriyelilerin trajedisine yönelik düşüncelerini sorduğumuz Cakuç’un cevapları.

Sizi tanıyabilir miyiz?

İsmim İptisem Cakuç. Suriyeliyim. Lazkiye, Haftalıyım. Yazarım. Arap Yazarlar Birliği üyesiyim. Suriye’de 16 kitabım yayınlandı ve bu kitaplarım Arap dünyasında da yayınlandı ve 4 tanesi Uluslar arası ödüle layık görüldü. Yazmış olduğum kitapların içeriğine gelince daha çok toplumsal olaylar ve dış politika ile ilgili kitaplardı.

Baas döneminde Suriye’de özgür bir edebiyat dünyasın var mıydı? Suriyeli yazarlar fikirlerini özgürce kaleme alabiliyor muydu?

Hayır. Baas rejiminin baskısı her alanda olduğu gibi edebiyat alanında da kendisini alabildiğince hissettiriyordu. Rejimin baskısı altında kalan Suriyeli yazarlara bir şeyi kaleme alırken adeta mayınlı alanda geziyormuş gibi yazdıklarına dikkat etmek zorunda idi. Rejimin istemediği bir konuda yazan yazarlar ise çeşitli baskılara maruz kalabiliyor hatta cezaevine atılıyordu.

Yazar gözü ile Türkiye’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şöyle ifade edeyim; Biz Suriyeli yazar ve çizerler Türkiye’ye gelince özgürlüğün ne demek olduğunu öğrendik. Türkiye’de gerçek anlamda fikir özgürlüğü var. Ve istediğiniz şeyi başınıza bir şey gelmesinden korkmadan ifade edebiliyorsunuz, yazıya dökebiliyorsunuz?

Türkiye’ye ne zaman geldiniz ve geliş amacınız nedir?

İki yıldır Türkiye’de bulunuyorum. Ceylanpınar Mülteci Kampında kalıyorum. Türkiye’ye geliş amacım ise Suriyeli muhacirlerin yaşamış olduğu insani trajedileri kaleme almak ve bunu dünya kamuoyuna yansıtmak istiyorum.

Gözlemleriniz ışığında Suriyeli muhacirlerin durumu hakkında bilgi verir misiniz?

Evet. Suriye iç savaşı ile birlikte milyonlarca insan evini barkını terk ederek komşu ülkelere sığınmak durumunda kaldı. Suriyeli mültecilere yönelik çeşitli ülkelerde edindiğim izlenimler ise şöyle; bir kısım zengin Suriyeli Suriye’deki mal varlığını Türkiye’ye getirerek oradaki zenginliğini yaşantısını orada olduğu gibi burada da devam ettiriyor. Bunun yanı sıra orta sınıf dediğimiz kesim var. Bu sınıfta hayatta kalabilmek için çabalıyorlar. Bunun içinde Suriye’ye de arada gidip gelerek bir şeyler üretmenin, ayakta kalabilmenin mücadelesini veriyorlar. Üçüncü gruptaki Suriyeliler ise fakirler, yoksullar ve aciz insanlar. İşte bu insanların dramlarını aktarmak için Ürdün’de bulundum ve Türkiye’ye geldim.

Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan ve Lübnan’da bulundunuz. Türkiye ile bu ülkelerin Suriyeli muhacirlere olan tutumunu bizim için kıyaslar mısınız?

Suriyeli muhacirlerin içinde bulundukları ortamları gözlemlemek üzere belirttiğiniz ülkelerde bulundum ve bu ülkelerdeki Suriyeli muhacirlerin yaşam şartlarını inceleme ve birebir yaşama şansı buldum. Bu incelemelerin ışığında şunu söyleyebilirim ki; Türkiye’de ki Suriyeli muhacirlerin içersinde bulundukları durum ve gerek Türkiye Cumhuriyeti devletinin gerekse Türki halkının Suriyeli muhacirlere sağladığı destek, ve takındığı insani tutum gerçekten çok iyi ve bu muameleyi gezdiğim diğer ülkelerin hiç birisinde görmedim. Türkiye Devletinin ve Türk halkının Suriyeli muhacirlere olan tutumu, desteği ile diğer ülkelerin arasında çok büyük bir fark var.

Ürdün, Lübnan, Mısır gibi ülkelerin Suriyeli muhacirlere davranışı konusundaki gözlemleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Maalesef Türkiye dışındaki ülkelerin Suriyeli muhacirlere bakış açısı tamamen düşmanca. Sanki Suriyeli muhacirlere ellerindeki ekmeği alacakmış gibi düşmanca bakıyorlar. Mısır’da Mursi döneminde Mısır halkının Suriyeli muhacirlere bakış açısı çok iyi idi. Ama askeri darbe sonrasında Sisi’nin başa gelmesi ile birlikte bir hükümet politikası olarak Mısır devletinin Suriyeli muhacirlere olan tutumu tamamen düşmanca bir hal aldı ve Suriyeli muhacirlere tamamen ikinci sınıf muamelesi yapılmaya başlandı. Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin hiç birisi Suriyeli muhacirleri ülkelerine kabul etmedi. Hatta, Suriye Halk Devriminden sonra kendi ülkelerinde kalan Suriyelileri kendi ülkelerinden çıkartmak için türlü türlü bahaneler üreterek sık boğaz etmeye başladılar. Lübnan’ı ise anlatmaya gerek yok. Biliyoruz ki binlerce Suriyeli Lübnan hükümeti tarafından Esed rejimine teslim edildi. İşte tam burada ben Türkiye’nin Suriyeli muhacirlere olan desteğine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Çünkü Türkiye ilk günden bu tarafa Suriyelilere olan desteğini ve duruşunu hiç değiştirmedi ve halada Suriyelilere desteğine devam ediyor.

Binlerce Suriyeli Avrupa yolunda denizlerde boğuldu. Avrupa’nın Suriyelilere bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa’nın sözde insan hakları özgürlükleri, sığınmacılara barınma sağlamaları, para vermeleri insanlara cazip geliyor. Ama işin vahim tarafı Avrupa’ya sığınan insanlar kendi beden güçlerini ve çocuklarını sığındıkları Avrupa devletine bağışladıklarının farkında değiller. Çünkü sığınmacı demek Avrupa için ucuz iş gücü demek. Suriye’nin ve diğer sığınmacıların çocukları Avrupa için işçi demek. Avrupa’ya sığınan bir çok insanla görüştüğüm zaman çok pişman olduklarını ve dönmek istediklerini ifade ediyorlar ama buna rağmen Avrupa ülkeleri buna da izin vermiyor.

Siz gitmeyi düşündünüz mü? Veya size teklif geldi mi?

Kişisel olarak gitmeyi düşünmedim. Ama bana Almanya, İsviçre, Fransa gibi ülkelerden vatandaşlıklarına geçmem için teklif geldi. Uçak biletimden bütün masraflarıma kadar teklifler geldi ama ben gitmeyi red ettim.

Neden?

Benim hayattaki amacım sırf ev sahibi olmak, yemek içmek değil. Allah bizleri yer yüzünün mimarları olarak ve insanlara güzel ahlakı öğretmek için yarattı. Bir Müslüman olarak ben buna inanıyorum. Avrupa biz Suriyelilere sadece ev, yeme içme gibi dünyevi şeyler vaat ediyor. Avrupa’nın biz Müslümanlara vereceği manevi hiçbir şey yoktur.

Bütün bu imkanlara rağmen neden Mülteci kampında kalıyorsunuz?

Öncelikle Suriyelilerin yaşadığı trajediye tanıklık etmek için kamp çok uygun bir yer. Birebir Suriyeli muhacirlerin içersinde yaşayarak onların hem günlük yaşantılarına hem de onların hikayelerine tanıklık ediyorum. Bunun yanı sıra kamp içersinde kültürel faaliyet gösteren merkezlerimiz var. Burada görev alarak Suriyeli gençlere İslami ve ahlaki eğitim verme şansımız var. Bu konuda Suriyelilere Allah rızası için bir şeyler vere bilmek benim hayata tutunama sebeplerimden birisi.

Çadır kentte herkesin bir hikayesi var. Buna tanıklık etmek nasıl bir duygu?

Bu duygu anlatılamaz. Ancak yaşanır ve yaşanması gerekir. Çadır kentte tanıklık ettiğim bir çok hikaye, bir çok trajedi var. Suriye’de neler olup bittiğini, nelerin yaşandığını öğrenebilmek için bunlara tanıklık etmek, bunları yaşamak lazım.

Bir iki tane anlatabilir misiniz bu ilginç hikayelerden?

İlk aklıma gelen Ümmü Mervan isminde yaşlı bir kadın vardı. Oğlu, Suriye Devriminde Esed rejimine karşı savaşı savaşırken ölüyor ve kendisi aradan bir yıl geçmesine rağmen bundan haberi yok. Aradan bir yıl geçtikten sonra diğer oğlunun da ölüm haberini alıyor. Bu kadın birden çöktü. Ama daha sonra bu kadın “ Ben Allah’ın kaderine inanıyorum ve sabrediyorum” diyerek yarasına tuz bastı. Bu kadının teslimiyeti bizim zafere olan inancımızı daha da artırdı.

Birde Suriye’de evleri Esed rejimi tarafından bombalanırken yaralanan ve ayağının ikisi de kesilen 6 yaşında bir kız çocuğu var. Bu kız çocuğunun dişleri dökülmeye başladı. Doktor dişlerini muayene ederken diyor ki; “ Dişlerin tekrar çıkacak” O kız çocuğu da doktora diyor ki; “ Bacaklarım da dişlerim gibi çıkacak mı?...”

Bu trajedileri yazıyor musun?

Evet. Yazıyorum. Acizane bu trajedileri yazmak için insanlarımın arasındayım.

Bu yazdıklarınızı yayınladınız mı Türkiye’de?

Suudi Arabistan’da yayınladım ama maalesef Türkiye’de yayınlama imkanım olmadı. Türkiye’de Suriyeli yazarların eserlerini yayınlayacak, buna sponsorluk yapacak veya sahip çıkacak her hangi bir mercii, yetkili veya yayın evi yok maalesef.

Suriyeli gazeteciler, yazarlar Suriye trajedisini işleyebiliyor mu. Bunun için bir platform oluşturamıyor mu?

Şöyle cevap vereyim; birincisi Suriye muhalefetini oluşturan, bu konuda uluslar arası kamuoyunun önüne çıkan gruplar Suriye Halkının dramını yansıtabilecek her hangi bir medya platformu oluşturamadı. Türkiye’de TRT Arapça tek başına Suriyeli muhaliflerden daha çok Suriye trajedisini dünyaya duyuruyor. Suriyeli yazar ve gazetecilere gelince bunların bir çoğu geçmişte Esed rejiminin beslemesi olan insanlar ve bunlarda öyle bir korku hakim ki 50 yıllık bu korkuyu söküp atabilmiş değiller. Bir araya gelmek istediğimiz zaman da geçmişten gelen bu korku ve beslemelikten kaynaklanan dolayı gazeteciler, yazarlar, sanatçılar bunu üzerlerinden atabilmiş değiller. Rejimin kol kanat gerdiği, sadece rejimin dikte ettiği konuları işleyen ve aslında dünyadan habersiz Suriyeli sanatçılar, gazeteciler, yazarlar Suriye dışına çıkınca sudan çıkmış balığa döndü. Bundan dolayı bir araya gelemiyorlar, ortak hareket edemiyorlar.

Suriyeli yazar, gazeteci ve sanatçılar Suriye trajedisini gelecek nesillere aktarabilecek mi?

Ben kişisel olarak bu trajedinin gelecek kuşaklara aktarılması için yazıyorum. Bunun için buradayım ve Suriye’de yaşanan merhaleleri kaleme alıyorum. Zaten Suriyeli muhacirlerin olduğu ülkeleri gezmemin ve Türkiye’ye gelmemin de amacı budur. Maalesef Fransızların Suriye’yi işgali sonrasında Suriye halkı sistemli bir şekilde cahil bırakıldı. Biz şunun farkına vardık ki; Suriye’de rejimin istediği şekilde sanatçı, edebiyatçı yetişti. Ama inanıyorum ki bu trajediyi yazacak vatansever Suriyeli edebiyatçı, gazeteci ve sanatçılar çıkacaktır.

Özel bir soru; Suriye’yi özlüyor musunuz?

İnsan vatanını özlemiz mi? Ben her gün Çadır kentten Suriye tarafına bakınca özlem hissediyorum. Suriye benim çocukluğumun, gençliğimin geçtiği yer ve her insan vatanını özler.

Suriye ne olacak?

Maalesef Suriye’nin her tarafı ateş yanıyor. Şehirlerinden, köylerine kadar Suriye ateşler içersinde. Rusya, İran, Amerika, Avrupa ve bunların istihbarat teşkilatlarının, onların uzantıları örgütlerin at koşturduğu bir ülke haline gelmiş durumda Suriye. İnşallah bu ateş en kısa sürede söner ve bizlerde ülkemize döneriz. Çünkü milyonlarca Suriyeli bu umutla yaşıyor.

Eklemek istedikleriniz nelerdir?

Sayfalarınızda bize yer verdiğiniz ve düşüncelerimizi Türk kamuoyuna aktardığınız için öncelikle size teşekkür etmek istiyorum. Bunun yanı sıra tüm Türk halkına ve Türkiye Devletine minnettarlığımızı iletmek istiyorum. Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Lübnan gibi ülkelerde Suriyeli muhacirlerin durumunu yakından inceleyen ve birebir yaşayan birisi olarak Suriyeli muhacirlere gerçekten kendi ülkelerini aratmayacak şekilde ev sahipliği yapan Türkiye’ye ne kadar teşekkür etsek azdır.

(GAPGündemi)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.