İlim Yayma Cemiyeti Batman Şube Başkanı Davut Okçu, TÜYAP Kitap Fuarında çarşafa yönelik yapılan hakaret, Bangladeş’te Cemaat-i İslami liderlerine verilen idam cezaları ve Çözüm Sürecinin yeni ismi ve geleceği hakkında İlke Haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu.
TÜYAP Kitap Fuarında çarşafa yönelik yapılan hakaret ile ilgili açıklamada bulunan Okçu, “Başkasının inanç ve yaşantı biçimine saygı göstermek hem İslami bir davranış ve hem de başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olmak üzere pek çok uluslararası hukuki belgede garanti altına alınmıştır.” dedi.
“Çarşaflı kadınların şahsında İslam dini ile mücadele etmektedirler”
Yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de İslami değerlere hakaret edildiğini belirten Okçu, “Önce Diyarbakır Belediyesi ve şimdi de TÜYAP kitap fuarında çarşaflı kadınlar zincire vurularak giysilerine hakaret edilmiştir. Çarşaflı kadınların şahsında cehaletle savaştıklarını öne süren organizatörler, gerçekte İslam dini ile mücadele etmektedirler. 1 Kasım seçimlerinden sonra Müslümanlara yönelik hazımsızlığın daha belirgin hale geldiği gözlenmektedir. Hazımsızlığın gerçek sebebi inançlı insanların ülke yönetiminde söz sahibi olması ve faşist düzenlerine son vermesidir. Gerçekte cehalet, kadın bedeninin teşhiri ve reklam malzemesi yapılmasıdır. Cehalet, kıyafetinden dolayı kadının eğitim hakkının elinden alınmasıdır. Oysa bu gerçek hiçbir şekilde sözde çağdaş yazar ve çizerlerin fırçalarında veya kalemlerinde yer almamaktadır. Sözde çağdaş yazar ve çizerleri, İslami olan değerlere karşı hiç olmazsa insani değerler adına saygılı olmaya davet ediyorum.” dedi.
“Uyduruk suçlarla idam edilen Müslümanlar dünya gündeminde yer almıyor”
Bangladeş’te Cemaat-i İslami liderlerine verilen idam cezalarını değerlendiren Okçu, “Bangladeş’in bağımsızlık sürecinde bölünme karşıtı olan Cemaat-i İslami Partisine mensup Müslümanlar hakkında uyduruk mahkemeler kurularak yargılama başlatılmıştır. Her zaman olduğu gibi Bangladeş’te de yargılananlar Müslüman olunca demokrasi havarisi Batılılar dut yemiş bülbüle dönerler. Bu nedenle insan hakları ekseninde tepki vermek ve dünya kamuoyunu harekete geçirmek Müslümanlara düşmektedir. Zira basın, yayın ve sosyal medya, kamuoyu oluşturmak konusunda en önemli argümanlardır. Ne yazık ki, bir balinanın hayatını kurtarmak bütün dünyanın gündemine oturabiliyorken, onlarca Müslüman’ın uydurma suçlardan dolayı idam edilmesi dünya kamuoyunun gündeminde yer alamamaktadır.” diye belirtti.
“Kürt sorunu insan hakları alanında yapılacak düzenlemelerle çözüme kavuşacak”
Son olarak çözüm sürecinin yeni ismi ve geleceği hakkında görüşünü paylaşan Okçu, şunları söyledi: “İttihat ve terakki hareketiyle birlikte devlet hayatına hâkim olan inkâr ve asimilasyoncu düşünce büyük tahribatlara yol açmıştır. Dindarlık irtica, farklı etnik kökenden söz etmek ise bölücülük olarak nitelendirilmiştir. Çözüm süreciyle birlikte bu tahribatın izalesine yönelik önemli adımlar atılmıştır. Kürt kimliğinin tanınması, sosyal ve kültürel hakların genişletilmesi alanında devrim niteliğinde hamleler yapılmıştır. Kürt sorunu büyük ölçüde demokrasi ve insan hakları alanında yapılacak düzenlemelerle çözüme kavuşacaktır. Demokrasi ve insan hakları alanında yapılacak değişikliklerin de önemli kısmı Anayasa değişikliğini gerektirmektedir.”
Çözüm sürecinin yeni yasama döneminde “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” olarak ifade edilmesinin sonuç almaya dönük bir mesaj içerdiğini vurgulayan Okçu, “Bu proje bütün vatandaşlarımızı kucaklamayı ve ortak değerleri geliştirmeyi amaçlamaktadır. Ülke genelinde faal olan STK’lara, kanaat önderlerine ve ilim adamlarına yeni dönemde büyük görevler düşmektedir. Şüphesiz milletimizin kadim medeniyeti ve milli değerlerimiz doğrultusunda gerçekleştirilecek düzenlemeler sorunların kalıcı bir çözüme vesile olacaktır.” ifadelerini kullandı. (M. Fatih Akgül-İLKHA)
