banner2
Öne Çıkanlar Sanlıurfa Urfa URFASPOR Diyarbakır Faruk Çelik

Ali Bulaç’ın İran’a Endeksli Suriye Reçeteleri
KENAN ALPAY; Ali Bulaç üzerinden Türkiye’de kimi aydın ve yazarların adalet duygularının geldiği noktayı yorumluyor:



Suriye’de aylardır Baas-Esed rejimi tarafından tırmandırılan katliamların bünyemizde yaratmış olduğu tahribatlar kadar kısmi de olsa bize bir takım faydaları olmuştur. Bu kısmi faydaların başında İslamcı aydın-entelektüellerin analiz yetenekleri ve adalet duygularının ne durumda olduğunun tespiti geliyor sanırım.

Suriye’de şehirler tanklarla, toplarla, füzelerle yıkılıp Müslümanlar kitleler halinde öldürülüyor, çoluk-çocuk Şebbihaların, Muhaberatın tecavüzüne maruz kalırken birileri de habire “büyük resim de büyük resim” diyorlar. Esed rejimin katliam ve yıkımlarını görmeyi “miyopluk” addeden, Baas rejiminin Suriye halkı üzerinde nasıl bir nefret ve öfke uyandırdığını ifade edenleri Emperyalist planların oyununa gelmekle vs. itham eden enteresan bir global stratejik planları çözümleme takıntısı pek revaçta.

Yaşanan büyük sıkıntılara çözüm üreten değil de her değişme alameti üzerinden daha çok tedirginlik ve korku üreten böylece despotik iktidarların tasallutu altında yaşayan Müslüman halklara ataletten başka bir şey önermeyen tezler için en bereketli dönemdeyiz. Yüzyılın en büyük tehdidi ilan edilen neo-liberal saldırılara karşı en güvenli yol olarak mevcut statükonun devamı gösterilir oldu.

İran’a Göre Perspektif Dizaynı

Ali Bulaç son onsekiz aylık zaman dilimi içinde, Tunus’ta başlayan ve Mısır, Libya, Yemen ve Suriye’yi konu edinen epeyce makale yayınladı. Suriye için yazdıkları diğerlerine oranla karamsarlık oranı giderek artan bir seyir izledi. Suriye’deki katil Esed-Baas rejimine başkaldıran halkın arkasında kim olduğu, kimin adına isyan edildiği bağlamında kaleme aldığı yazıları önce yoğun şüpheleri sonrasında ise açık ithamları içerir oldu.

Suriye analizlerinde Ali Bulaç için çıkış noktası hemen her zaman İran’a yönelik emperyalist planlardı. Muhalefeti destekleyen Suudi Arabistan, Katar ve AK Parti Hükümetini ABD planları çerçevesinde Suriye rejimi üzerinden İran’a karşı açık-gizli savaş yürütmekle suçladı. Madem Suriye içindeki muhalifler ve destekçileri ABD’nin hesabına göre konum almıştı o halde karşı tarafın da İran’a göre konumlanması kaçınılamaz bir pozisyon olarak belirecektir.



Suriye’de olan bitenleri Suriye dışındaki hesaplar üzerinden okumak ve bu stratejik okumaya göre pozisyon almak ne anlama geliyor? Şu anlama gelir herhalde: ABD’ye yakın durulamayacağına ve İran’ı zayıflatacak hiçbir girişime izin verilemeyeceğine göre Suriye halkının dökülen kanları bizi çok fazla alakadar etmez. Bu sonuç acıklı da olsa böyledir, çünkü analizlerde Suriye halkının Esed-Baas cuntasına karşı başkaldırma iradesinin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu sonuca varmak için Suriye direnişini temsil edip etmediğine bakılmaksızın alıntılanacak birkaç beyanat, çıkarımların doğruluğunu tescillemek için yeterli olacaktır.



Mesela Ali Bulaç, son iki yazısında tam da yukarıda anlatmak istediğimiz yanlış tutumu takınmaktadır. Şu sorular üzerine biraz düşünelim: Suriye İhvan-ı Müslimin Hareketi adına basına yansıyan beyanlar üzerine mi İran ve Hizbullah Esed-Baas cuntasına tam destek vermektedir? Suriye’de süregiden katliam ve tecavüzler için Rehber Hamaney’in herhangi bir itirazını bilen-duyan var mı? Hizbullah lideri Nasrallah, Esed rejimini yıkma girişimlerine karşı Ortadoğu’yu ateş topuna çevirme tehditleri karşısında Suriye halkı şükran mı duymalıydı?



Esed: Rehbere Can Feda!



Suriye halkı mı İran ve Hizbullah’a ihanet ediyor yoksa İran ve Hizbullah mı Suriye halkına ihanet ediyor? Tağuti bir cinayet şebekesini muhafaza ve müdafaa etmek üzere seferberlik ilan etmiş İslami İran ve Hizbullah’ın stratejik çıkarlarına göre konumlanmadığı için bir halk suçlanıp zalimlerin zulmüne terk ediliyor. 50 yıllık Nusayri–Baas cuntasının cinayet ve tecavüzlerine çoluk-çocuğunun da ölümünü göze alarak başkaldıran Suriye halkını ABD, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye ve son olarak da İsrail’in kuklası gibi gösterenler ne analiz yapıyor ne de adaleti gözetiyorlar.



Tankların kuşattığı şehirlerde Esed sultasına karşı direnen Suriye halkı Baas cuntasını desteklediği için İran ve Hizbullah’a şükran borçlu olduğunu mu ilan etmeli? Hama, Humus, İdlip, Dera, Hula, Babıamr’da ordu birlikleri tarafından tertiplenen katliamlar için Rehber Hamaney veya Nasrallah “durun, yapmayın, günahtır” diye bir gün olsun itiraz etmişler miydi? Elbette hayır. Çünkü İran ve Hizbullah da Esed rejimi gibi bütün katliamları “tekfirci-Vahhabi, el-Kaideci” teröristlere yıkmaya devam ediyorlar.



Ali Bulaç, Suriye halkına ne öneriyor? Ölmeye, işkence görmeye, çoluk-çocuğunun tecavüze uğramasına sessiz kalmasını mı öneriyor? Savaş olmasın ama Esed-Baas cuntasının cinayetlerini, yıkımlarını, tecavüzlerini kim nasıl durduracak? İran ve Hizbullah’ı hiç adres göstermeyin sakın çünkü onlar Suriye’deki muhaberat rejiminin bekası için Rusya ve Çin’le bitişik nizam durmakta ısrarlılar. Suriye’ye ABD veya Türkiye’nin müdahale edeceği ve dolayısıyla da ileride maliyeti çok büyük bedeller ödeneceği filan da yok. Toplumu bu tür muhayyel korkularla kilitlemenin esasen İran ve Rusya’nın desteğinde Suriye’de sürüp giden Baas-Esed katliamlarına razı etmekten başka manası da yoktur. Üstelik harika bir zamanlamayla yani Duma’da 190 kişinin, Zemalka’da bir cenaze merasiminde 55 kişinin öldürüldüğü gün yazıyorsunuz bunları.



Sizin stratejik analiz dediğiniz, emperyalist oyunları deşifre etmek dediğiniz şey tam da budur işte. ABD’nin psikolojik savaş enstrümanlarına karşı İran ve Rusya’nın psikolojik savaş enstrümanlarına sarılmayı bir maharet ve çözüm yolu sanmak. Dış müdahalenin maliyeti üzerinde dururken İran ve Rusya’nın müdahalesini dış müdahaleden saymamak ve bunların maliyetini hesaplayamamak Ali Bulaç gibi bir Müslüman aydına yakışır mı? Öldürülenlerin, tecavüze maruz kalanların, evleri yıkılıp ülkelerini terk edenlerin, hapsedilip işkenceye maruz kalanların acısını Ali Hamaney ve Hasan Nasrallah stratejik çıkarlar adına duymuyor ve görmüyorlar. Peki, size ne oluyor? Bu mudur İslam kardeşliği, bu mudur hakkı ayakta tutacak adil şahitlerden olmak?



Esed,“İran’a sadakatle bağlıyım” diyor. Esed’i mazur ve masum kılacak reçeteler bu ilişkiler üzerine mi yazılıyor?

Haksöz Haber

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.