banner2
Öne Çıkanlar teog news futbolcu Mateus Cardoso Lemos Martins Trendyol 1. Lig doğayla uyumlu

Siverek’ten Erdoğan’a mektup yazdı


İŞTE ERDOĞAN’A YAZILMIŞ O MEKTUP
Sayın Cumhurbaşkanım, 
    Size bu mektubu, Şanlıurfa Siverek’ten yazıyorum. Yaşım yetmişe dayandı. Artık dünyevi rahat ve huzur için çaba sarf etmiyorum. Çünkü dünyanın her türlü yüzünü gördüm,  çekebileceğim en ağır yükünü taşıdım fakat, derdimi bölgemizdeki yöneticilerimize anlatamadım. Ya da onlar beni anlamak istemedi.     İlkokul mezunu, iki keçisi, on dönüm arazisi ve altı çocuğu olan bir vatandaşım. Ellerim, çalışmaktan nasırlaşmış, yüz çizgilerim güneş kavruğundan kurak bir tarlayı andırır.. Rızkımı arar, kimseye muhtaç etmeyen Rabbime şükrederim. Bugüne dek devletime dua etmekten başka bir talebimde olmamıştır. Fakat, benden sonra gelecek torunlarım dedemiz bize hiçbir şey yapmamış demesin diye, yeğenimi çağırıp size bu mektubu yazdırıyorum. 
    Allah sizi de bizi de affetsin. İdarecilik, sorumluluğu yüksek, halkın beklentisi çok olan bir makamdır. Herkese ulaşmanız ve hizmet götürme imkânınız elbette ki yok.  Lakin, “Hakkı ve hukuku bilen biri, ya idareciliğe talip olmamalı ya da hakkıyla yapmasını bilmeli” diye bir zaman Cuma hutbesinde dinlemiştim hocamızdan. 
    Bizler Siverek ilçesinin Taşıkara Köyü”nde ikamet etmekteyiz. Hazreti Âdem’den bugüne köyümüze bir vekilin uğramışlığı yoktu, ta ki eski bakanımız, Sayın Faruk ÇELİK Bey’in ziyaretine kadar. Vatandaş olarak bir vekili, kaymakamı, belediye başkanını ilk kez 2011 yılında gördük. Köyümüz 38 km şehirden uzak bir köy. Köy diyorum, gerçi büyükşehirle birlikte mahalle olduk. Nasıl olduysak onu da anlamış değilim. Ben nüfus dairesinde Taşıkara köyü diyorum; memur; “amca hayır, Taşıkara Mahallesi” de, diyor. Anlayacağınız zor iş. Köyümüze gelinip vaatler verilmeseydi belki de aklımıza bu tür şeyler gelmezdi. 
Yine bir hocadan dinlemiştim:“ soğuk kış günü nöbet tutan bir askeri denetleyen padişah, askere; “üşümüyor musun? der.  Asker, “hayır padişahım” der. Padişah,“tabii ki üşüyorsun; bekle, emir vereceğim sana kışlık kürkler getirsinler.” demiş. Fakat padişah sözünü unutmuş. Büyük bir umutla bekleyen asker, soğuğa alıştığı halde o umutla yatıp kalktığı için, donarak ölmüş. Hikaye bu ya bizim ki de böyle bir umut işte…
    Köyümüzde 130 hane bulunmaktadır. Çeşmemiz 2012 yılında kurudu. Eşeklerle, atlarla çevreden su taşımakta beli bükülmüş ihtiyarlarımız, İhtiyar diyorum, çünkü köyde genç kalmadı bu şartlardan dolayı. Bilinçsizce çevrede vurulan sondaj kuyu çalışmaları nedeniyle köyümüzün tüm suları kurudu. İtfaiye haftalık olarak köyümüze su taşımakta, hayvanlarımız susuzluktan kırılmaktadır. Gençlerimiz bir bir köyü terk etmekte, gecekonduları ve büyükşehirlerde kağıt toplamayı köy hayatına tercih etmektedirler artık. İnsan, nasıl bırakır yaşadığı yeri? Ben bir türlü anlamış değilim? Ağacından meyve toplarken düştüğü bahçesini, kafasını yardığı kayaları, kuzuların ilk sesini, baharın rengârenk çiçeklerini, gözleri yeni açılmış köpek yavrularını, yağmurun sesini, sabah sessizliğindeki ezanı, taşan dereden balık avlamayı…
    Hayat işte, ömrümüzü yiyip bitirdi. Bir gün olsun şehir hayatına özenmedim. Ta ki şehirden gelen misafirlerimin, senin evde tuvalet yok mu? demesine kadar. 
    Evet, Cumhuriyet kurulalı bu köyde ne su şebekesi, ne de kanalizasyon kurulmadı. 600 öğrencisi olan bir okulda tuvalet kokusundan çocukların başı dönüyor, mideleri bulanıyor. Allah korkusu olan hiçbir idareci de yok ki buna bir çözüm bulsun.     Büyükşehir olacaksınız, yolunuz, kanalizasyonunuz, okulunuz ve çeşmeniz yapılacak diye bize 7 yıldır söz veren Ankara’nın büyük büyük bakanları umudumuz olmuştu. Sabırla bu yedi yılı tükettik. Lakin ne kanalizasyon, ne su,  ne de okulumuzun hiçbir eksikliğinin giderileceği yok.  
    Sayın Cumhurbaşkanım, Sizde zorluklar içinde büyümüş bir hemşerimizsiniz. Sizde, Anadolu’nun elleri nasırlaşmış, yüzü güneşte kavrulmuş insanının cefa ve vefasını gördüğümden bu mektubu yazdırmaya karar verdim. 
    Ölmeden önce, köyümde kanalizasyon, su ve tüm eksikliği giderilmiş bir okul istiyorum. Çok şey mi istiyorum?  Her sabah okula torunlarımı bırakıyorum bu köyde. Öğretmenlerin çaresizliği, durmadan sağa sola yazı yazıp yardım istemeleri ve benim bu fakir halimle onlara yardımcı olamamam, derinden üzüyor beni.  Yıl 2018 hedef 2023. Tuvalet olmadan medeniyet olur mu? Su olmadan temizlik olur mu? Biliyorum, size bu mektup ulaştıktan sonra belki bir iki yeri arar, talimat verir yapın dersiniz. Onlar da doğal olarak: “hemen sayın başkanım” diyecekler. Ama yapmayacaklar, bu mektubun sahibini birkaç gün taltif edecek veya gönlünü alıp oyalayacaklardır. Ama durum bildiğiniz gibi değil. Lütfen bu köye bir gelip bu gariban köylülerimizin halini yakından bir görün. Muhtarımız tüm kapıları çalmaktan umudunu yitirmiş bir vaziyette.  Tüm yollar yüzüne kapanmış. Muhtara kimse yardımcı olmuyor.  Hiçbir yerel yönetim derdimize çare bulmuyor. Reisimizin de haberi olmuyor galiba. Biz yazıyoruz, onlar ulaştırmıyorlar. Hesapları zor olacak kanımca…
    İlgilenmeniz veya ilgilenmemeniz takdirinizdedir elbette. Bizim vatana olan sevgimiz ve reise olan bağlılığımız elbette ki ihtiyaçlarımızın karşılanmasıyla alakalı değildir. Yaparsanız, ölüme yaklaştığımız bu fani dünyada bu garibanın duasını almış olursunuz. Allah yar ve yardımcınız olsun. Sizi Hak namına seviyoruz.
Saygılarımla.
                                Mehmet Emin TAZEFİDAN                            
ADRES: Taşıkara Mahallesi 
        Siverek /Ş.Urfa
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.